Sınıf Yönetiminin Sınıf Dışı Değişkenleri

Eğitim uğraşının hedefi olan davranış, bireyin kişisel özellikleri ve çevre değişkenliklerinin etkileşimiyle oluşur (Gage and Berliner, 1984: 273; Tanner and Tanner, 1987: 132). Bireyin bir davranışa “yapabilir” olarak hazır olması, o davranışın her zaman her yerde görülebileceği anlamına gelmez. Uygun davranış ancak uygun şartlarda gerçekleşir. Uygun çevre sağlamak şartıyla, değiştirilemeyecek davranış olmadığı söylenebilir.
İlgi, gereksinim, tutum, beklenti, isteklendirme kişiyi davranışa iten güçlerle ilgili kavramlardır. Bunlar bireyin çevresinden kaynaklanan, sorun olduklarında da çözümleri büyük ölçüde çevrede olan durumlardır. Çevre-davranış ilişkisinin bu yanı, öğretmenin çevreyi temel kaygı olarak alması gerektiğinin başka bir kanıtı olarak gözetilmelidir.

Uzak Çevre

Çevre değişkenleri bir davranışın güdüleyicisi olabileceği gibi, en-gelleyicisi de olabilir. Bu iki yönlü etki, hem yakın, hem de uzak çevreden gelir. Burada yakın çevre, öğrencinin her gün içinde bulunduğu çevre olarak alınmıştır: Sınıf, okul, aile, boş zaman geçirme alanları. Uzak çevre, onu zaman zaman etkileyen diğer ögelerden oluşur. Bunlar, kendi toplumunun yaşama biçimlerinden, çeşitli araçlarla edindiği, diğer ülkelerin insanlarının yaşama biçimlerine kadar uzanır.
Birey ve kurumlann etkililik göstergelerinden biri de kontrol edebildiği ilişki çevresinin genişliğidir. Okul ve öğretmenden beklenen, sınıf ve okulun olasınca uzak çevresini etkileyebilmesi olmalıdır.
Ülkelerin yaşama biçimlerindeki farklar, sınıftaki öğrencilerin davranış nedenlerinde de fark oluşturur (Hamilton and others, 1989: 556). Bu sonuç bize, sınıftaki bir öğrencinin davranışı ile uğraşan bir öğretmenin gözetmesi gereken etkenlerin ne kadar geniş bir çevreden geldiğini gösterir. Öğretmenin bu kadar geniş bir çevre için bile yapabileceği işler vardır: Olumsuz davranış örneklerini sergileyen basınyayın araçlarının ilgilileriyle, okul ve eğitim üst örgütleri düzeyinde iletişim kurularak, değiştirilmesine çalışılabilir. Bunun için aile ve ilgili diğer kurumlardan yardım istenebilir.
Sorunları uygar insanlar olarak çözmenin, hakkını yasal yollarla arayıp almanın örnekleri yerine, hakkını, hatta hakkı olmayanı bile güç kullanarak alanların kahraman olarak yer aldığı, kazandığı filmler, eğitsel amaçlara ters bu davranışlar karşısında, öğretmenin çabalanna fazla başarı şansı tanımaz. Öğrencilerin, toplumsal yaşamda da karşılaşılan bu tür olumsuz örneklerden etkilenmemesi için, toplumsal yapı ve işleyiş, bu örneklere rastlanılmayan, rastlanıldığında da başanlı olamayacakları şekilde kurulmalıdır. Bu durum, eğitim ve sınıf yönetimi konusunda, ülke yöneticilerinin sorumluluk biçimlerinin de göstergesi olur.

Yakın Çevre

Öğrenci ve okul çevresinin kültür yapısı sınıfı etkiler (Alton-Lee and Nuthall, 1993:50; Suryawikarta, 1993: 2231). Sokak kültürünün baskılan, suç işlemeye kadar iter (Farrel and others, 1988: 489). Bunların etkileri, öğrenciler aracılığıyla sınıf içine yansır. Öğretmenin sınıf yöneticisi olarak rolü, bu etkilerin olumlularından yararlanıp, olumsuzlarını önleyebilmektir.
Öğretmen, toplumu bir sınıf gibi kullanabilmelidir. Bu, öğrencinin yaşam alanını genişletir, yaşamını zenginleştirir, öğrendiklerini uygulama, pekiştirme olanağı verir. Bu yolla öğrenci, öğrendiklerinin yaşamını nasıl kolaylaştırdığını görür (Wood, 1992: 209).
Çevrenin bir sınıf gibi kullanılabilmesi için, önce öğretmen çevreyi tanımalı, kültürel geçmişini, bugününü, kaynaklarını, güçlü ve zayıf yönlerini, değişim ve değişime direnim güçlerini bilmelidir. Bu çabalar okulca da ele alınmalıdır. Okul, çevreye yapabileceği ve çevreden alabileceği katkıları bilmeli, planlamak ve eyleme geçmelidir. Örneğin, ilkokulda temizlik ve sağlık ünitesinin işlenmesinde, okul çevresindeki bir sokağın öğrencilerce temizlenmesi sağlanabilir. Bu sürece sokaktaki insanlan katabilmek için, kapılan çalınarak, “sokağınızın temizlenmesinde size yardım etmek istiyoruz, izin verir misiniz”? denerek, onlann sorumlulukları hatırlatılabilir. Böylece hem bir ünitede öğrenilenlerin bir kısmı davranış olarak gerçekleştirilmiş, öğrenciler deneyim kazanmış, hem de diğer insanlann çevre temizliği konusunda ne yapmalan gerektiği uygulamalı olarak onlara gösterilip, çevrenin eğitimine katkıda bulunulmuş olur.
Çevrede rastlanan olumsuz davranışların değiştirilmesi, sınıf etkinliklerinin çevreye taşınmasıyla gerçekleştirilebileceği gibi, çevrenin okula taşınmasıyla da sağlanabilir. Okulun eğitsel kol etkinlikleri veya sınıf-çevre işbirliği ile, sınıf veya okulun düzenlediği çeşitli etkinliklere veliler ve çevre insanlan davet edilir. Böylece öğrenciler sınıfta öğrendikleri olumlu davranış örneklerini, bir tiyatro, şiir etkinliği, beceri sergileri gibi gösterilerle çevre halkına sunmuş olurlar. Çevre halkı da izleme yoluyla olumlu davranış örneklerini öğrenip gösterme ortamı bulmuş olur.
Bu konuda yetenekli velilerden, okul ve sınıftaki çeşitli görevler için yararlanılabilir (Lemlech, 1988: 250).
Öğrenci davranışlarının kazanılmasında en etkili ortamlardan biri de arkadaş gruplarıdır. Öğrencinin yakın çevresi içindeki bu gruplara girişi ve gruptakilerin davranışı etkilenmeye çalışılarak, öğrencilerin istenen davranışları kazanıp göstermelerine yardıma olunabilir. Öğrencinin, okuldan ayrıldıktan sonra eve gidene kadar, nerelerde, kimlerle neler yaptığı bilinmeye çalışılmalıdır. Bu konuda öğretmen, okul, aile işbirliği yapmalıdır.
Arkadaş gruplan, bunların etkinlik türleri, davranış biçimleri bilinmeli, çocuk, istenen davranışları gösteren gruplara yöneltilmeli, gerektiğinde bu ilgi ve ilişki gruplan ailelerin de yardımıyla okulca oluşturulmalı, onlara olanak sağlanmalıdır.
Amacı öğrencileri eğitmek olan okul, çevresini de eğitmelidir. Bunu yaparsa, o çevreden okula gelecek öğrencilerin bazı davranıştan daha okula gelmeden düzeltilmiş olur. Aksi halde, çevredeki istenmeyen davranış örnekleri sınıfa kadar girer, sınıf ortamını bozar, eğitsel amaçların ve sınıf yönetiminin engellerini oluşturur.

Aile

Yakın çevre içinde olmasına karşın, öğrenci davranışının dönümcül bir değişkeni ve kontrolü daha kolay olan bir çevre olduğundan, aile, ayrı bir altbaşlık altında ele alınmıştır.
Eğitim ailede başlar. Kişilik yapısının temel davranışları büyük ölçüde ailede elde edilir. Bunların sonradan değiştirilmesi çok güç olur. Tembel-çalışkan, doğrucuyalana, pısınk-girişken, bencil-diğercil benzeri ikilemlerin kazanılması ailede başlar, gelişir, çoğu zaman da pekişir.Okulun bunlan değiştirebilmesi güçtür, uygun çözüm, önceden aileyi etkilemektedir.
Ailedeki birey sayısı, öğrenci davranışının etkenlerinden biridir (Suryavvikarta, 1993: 2231). Kalabalık aileler çocuklarıyla ilgilenmeye daha az zaman ayırabilirler. Bunlar üzerinde ailenin etkisini azalür. Az çocuklu ailelerin çocuklan bencil ve şımartılmış olabilir. Çocuk sayısının çokluğu, ailenin artan görevlerini yerine yeterince getirmesini güçleştireceği için, sınıfı da olumsuz etkileyecektir.
Gelir durumu, ailenin diğer yönlerini de. etkileyen bir değişkendir. Öğrenci gereksinimlerini karşılayabilme ve bundan kaynaklanan dav-ranış değişikliklerini belirleyebilme, gelire bağımlıdır.
Eğitim durumu, hem öğretme, hem de örnek olma yoluyla, öğrenci davranışlarını etkiler. Ailenin meslek özgeçmişi, bunun bir boyutunu oluşturur. Bazı aileler bu özelliklerinden çocuklarını sürekli yararlandırırken, bazıları ilgisiz kalabilir.
Sağlıklı bir gelişim için aile, çocuğun özsaygısını, güvenini geliştirmeye çalışmalıdır.
Oysa, ana babanın mükemmeliyetçi, sabırsız, yüksek yeterlikte olması buna pek izin vermez. Çocuk bu özellikler altında ezilerek umutsuzlaşabilir (Senge, 1993: 330).
Ailede çatışma, çocuk üzerinde olumsuz etki yapar.Aile iklimi ile öğrenci davranışı arasında ilişki bulunmuştur. Ailelerince az destekle-nip çok kontrol edilen çocuklar, aşın hareketli davranabilmekte, insan ilişkilerinde daha az düşünceli, daha çok düşmanca davranmakta; görev uyumlu olmadıklarından, başarılan düşük, kendileri içe dönük başkalarına bağımlı olabilmektedir (Margarit and Almougy, 1992: 406-411).
Aile baskısı çocukları olumsuz etkilemektedir (Farrel, 1988: 489). Ana baba beklentileri, öğrenci çabası üzerinde önemli bir güç olmaktadır (Entwisle and others, 1988: 185). Beklentinin çok yüksek veya düşük olması, olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Anne babanın öğrenciden gurur duyduğunu belli etmesi, onu başarıya isteklendirmektedir (Hamilton and others, 1989: 565).
Aileyle ilgili olarak öğretmenin yapması gerekenlerden ilki, ailenin tanınması, bunun aracı da öğretmen-veli iletişimidir. Bu iletişim yüzyüze olabileceği gibi, yazı ve telefonla da olabilir. Öğretmen, öğrencinin defterine yazdığı veya velisine iletmesi için öğrenciye verdiği notlar aracılığı ile iletişim sağlayabilir. Ailelere haftalık, aylık okul-sınıf haberleri bülteni gönderilebilir.
Öğrenciler aracılığıyla sözlü iletişimin, yanlış anlamalara neden olabileceği için kullanılmaması yerinde olur (Cangelosi, 1988: 104).
Aileyle iletişim zaman geçmeden gerçekleştirilmeli, telefon, fax gibi hızlı iletişim araçları kullanılmalıdır. Zamanı geçmiş bir iletişim, amacına hizmet etmeyecektir. Görüşme şeklindeki iletişim, yüzyüze olduğundan ve esnekliğe olanak verdiğinden daha iyi sonuçlara götürebilir. Ama görüşme sürecinde dikkatli olunmalıdır. Bazı anababalar, öğrencilikteki olumsuz deneyimleri nedeniyle, okulla ilgilemeyi rahatsız edici bulabilir. Dil ve giyim farkları, çalışma ve görüşme saatleri veliyi okuldan uzak tutabilir.
Öğretmenlerin çevre ve aileyi tanıması için, mutlaka okul yakınında oturması gerekmez, alışveriş ve iş ilişkilerini çevreyle kurması da yeterli olabilir. Okul kayıtları, güvenilir olmak ve sürekli yenilenmek şartıyla öğretmene kolay bilgi sağlar, ilişkileri geliştirmek için okul velilere açılmalı, okul kayıtları onlarla paylaşılmalı, gerekirse velilere bir kontrol listesi verilerek, sınıf ortamı, öğretmen, öğrenci, okul hakkında görüşleri alınmalıdır (Lemlech, 1988: 222-235).
Aile-öğretmen görüşmesinden önce, öğretmenin görüşme planı yaparak zaman ve içeriği belirlemesi, rahatsız edilmeyecek küçük bir ortam seçmesi, gerektiğinde öğrencinin de görüşmeye katılması öğretmenin her öğrenci için bir günlük tutması, kişilerle ilgili yargılardan kaçınması, iyi bir dinleyici olması ve önce karşı tarafı dinlemesi, aileden ipuçları almaya çalışması önerilmektedir (Cangelosi, 1988: 104).
Ailenin özellikleri öğretmene davranış esnekliği tanır. Ailedeki birey sayısını azaltmak öğretmenin yapması gereken bir iş değildir ama, en azından artmasının sakıncaları uygun bir dille anlatılabilir. Çok çocuklu ailelerden gelen öğrencilerin, bu değişkenden kaynaklanan davranış sorunlanndan bazıları daha anlayışlı, karşılanabilir, çözüm için ailenin bu özelliği kullanılabilir.
Gelir durumunun olumsuzluğu, bazı davranış nedenlerini bulup ortadan kaldırmakta yardımcı olur. Eğitim durumu düşük ailelere, bu yönlerini güçlendirici öneri ve imkânlar bulunabilir. Eğitim durumu yeterli ama çocuklanna karşı ilgisiz ailelerin bıraktığı boşluk, okuldaki uygulamalarla giderilmeye çalışılabilir.
Ailenin çeşitli özellikleri, öğrencilerin sorunlarının çözümünde öğretmen için doğrudan ve birincil kaynaktır. Öğrenciden beklenen davranışlar aileye iletilmeli, öğrenmenin artıp, sınıf sorunlannm azalması böylece sağlanmalıdır. Aile, okulda öğrenilenlerden herhangi birini ele alarak, bunun uygulanışında çocuğa yardım edebilir. Böylece çocuk, okulun ve öğrenmenin önemini daha iyi anlar.
Okul-aile ilişkisinin iyi planlandığı bazı ülkelerde, okullar aileye bir anababa takvimi gönderirler. Bu takvim, aileden beklenilenin hergün çocuğuyla on dakika ilgilenmesi olduğunu anlatan bir mektupla başlar, her ayın her günü nelerin yapılmasının beklendiğini anlatan, yapılacak çalışmaları gösteren sayfalarla sürer. Örneğin, ilköğretim okulu ikinci sınıftaki bir öğrencinin ailesine gönderilen takvimde, Eylül ayının onuncu günü için “Bugün çocuğunuzu okuluna götürüp kütüphane kartı alırı”, veya oni-kinci günü için “Bugün çocuğunuza beş meyve ismi yazdırın, karşılarına resimlerini yapsın”, ya da, “Bugün bu takvimin onbeşinci sayfasındaki işlemlerden ilk üçünü yaptırıp kontrol edin” yazılıdır. Aile bireyleri, çocuğun gününün en çok kısmını geçirdiği mekândakiler olarak, eğitsel görevlerini yapmalıdır. Öğrenmede ne aile okulun, ne de okul ailenin yerini tutabilir (Jacobsen and others, 1985: 247).

Okul

Sınıfın en yakın dış çevresi, üst sistemi olan okulun, her özelliği ve durumu, sınıf içini etkiler (Pauly, 1991: 94). Okulun sosyo ekonomik durumu, öğrenci sayısı, öğretmenin sınıfta kalış süresi ile öğrenci başarısı arasında ilişki bulunmuştur
(Mayor, 1991: 1597). Çevrenin estetiği de öğrencilerin tutum ve davranışlarını etkilemektedir (Becher, 1993: 3741).
Okulun fiziksel yapısı, görünüş, kullanış, sağlık şartlarına uygun oluş açılarından uygun ve çekici olmalıdır. Temiz, bakımlı iyi donanımlı okullar, yalnız morali değil, davranışı da etkiler (Johnson, 1990: 67). Okulun fiziksel yapı özellikleri ve bunlann düzenlenişi hakkında öğretmen, yönetici ve mimarlar farklı görüşler bildirmişlerdir (Chapman, 1992: 2337). Bu görüşler, öğrenci gereksinimleri ve eğitsel amaçlarla karşılaştırılarak değerlendirilebilir. Lavabo, tuvalet, sıra gibi kullanım alan ve araçlan öğrencilerin gelişim özelliklerine uygun olmalıdır. Tuvalet başına düşen öğrenci sayısı ile, dersler arasındaki boş zaman tutarlı olmalıdır. Fiziksel yapı ve düzenlenişin çekiciliği, öğrenciyi zamanını okul içinde kullanmaya yöneltmeli, öğrenci sokağa yönelme gereksinimi duymamalı, bunun için okulun yönetim planı, dersdışı zamanlan da kapsamalıdır.
Okulun şartlan değiştikçe öğretmenlerin kendini işe verme davranışı da değişmekte, bu değişim kıdemi az olan öğretmenlerde daha çok olmaktadır
(Rosenholtz and Simpson, 1990: 252). Okulun kalitesi ile öğrenci başarısı arasında da ilişki bulunmuştur (Anderson, 1991: 746).
Okuldaki öğrenci sayısının çoğalması, sonınlann da artması anlamına gelebilir. Öğrenci sayısı dörtyüzün altında olan okullarda basan, daha çok olan okullardan yüksek, okul büyüklüğü ile öğrenci başansı ilişkisi ters ve çizgisel bulunmuştur (Plecki, 1992: 1351).
Öğrenci sayısının artması ile disiplin sorunlarında da artış görülebilmektedir (Bairnes, 1992: 3133). Böyle okullarda yöneticinin eğitim liderliği davranışı da güçleşmektedir (Schoch, 1993: 4161).
Kalabalık okullarda öğretim daha çok öğretmen merkezli, geleneksel, öğrencileri kritik düşünmeye götürücü yazma ve diğer etkinlik düzeyleri düşük bulunmuştur (Cain, 1992: 1331). Küçük okullarda öğrenci ve öğretmenin birbirini tanıması, dikkat çekmesi kolay, öğrenci katılımı ve öğretmenin öğrencilere yardımı fazla, etkileşim güçlü olabilir. Kalabalık okullarda, okulun özel bir çevre olmak özelliğini korumak güçleşebilir.
Okulun kalabalıklığı ile, okulu terketme, dersten kaçma, sınıf tekrarı arasında ilişki bulan araştırmalar yanında, bulamayanlar da vardır (Bos.and others, 1990: 177, 183). Okulun kalabalık olmasının yararlarından da söz edilebilir. Okul genişledikçe, program derinliği ve çeşitliliği artırılabilir. Çünkü daha farklı yetenektekiler okulda bulunabilir, istek çoğaldıkça sunu artabilir. Kalabalık okullarda, kullanım zamanı az olan kaynakların kullanımı ekonomikleşir. Örneğin üçyüz kişilik bir okulda bin kişiye hizmet verebilecek kapasitede bir spor salonu varsa, bu kullanım ekonomik sayılmaz.
Yine kalabalık okullarda, öğretmenlerin görevlendirilmelerinde esneklik, yetiştirilmelerinde kolaylık bulunabilir (Monk and Haller, 1993: 6,7).
Okulun sahip olduğu eğitsel imkânların eğitsel amaçlarla ilişkisi açıktır. Bu imkânlarla gereksinimlerin dengesini kurmak için çevre imkânları da gözetilmelidir.
Bu konuda başka bir nokta, var olan -sağlanan imkânların kullanımıdır.
İmkânların var olması yetmez, kullanıma sunulmuş, kullanımları özendirilmiş, kolaylaştırılmış olmalıdır. Kırılır, eskir, yıpranır kaygılarıyla imkânların kullanımı engellenmemelidir. Elbette özenli ve uygun kullanım öğretilip sağlanmalı, ama her olanağın insan kullanımı için olduğu unutulmamalıdır.
Okulun yönetim yapısı ve yöneticilerin özellikleri, eğitimin önemli bir değişkenidir.
Etkili öğretim, yönetsel desteğe bağlıdır (Blase, 1990: 727). Bu destek ve örgütün kalitesi, öğretmen davranışını etkilemektedir (Rosenholtz and Simpson, 1990: 241).
Etkili okul araştırmacılan, bu tür okullarda, öğretim liderliği de yapan güçlü yöneticiler bulmuşlardır (Pauly, 1991: 101). Bunlar yalnızca yönetim değil, öğretimle de yakından ilgilenmektedir. Yöneticilerce uygulanan okul politikaları, sınıf olaylarının ve bu yolla öğrenci başarısının da nedenleri arasındadır.
Yönetimin demokratik olması, öğretmen ve öğrencilerin okulla ilgili kararlara katılımının sağlanması, hem öğretmen moralini, hem de öğrenci başansını etkilemektedir (Fields, 1991: 1589; Podorf, 1993: 3072). Katılmalı demokrasi, herhangi bir grubun değil, tüm grupların gereksinimlerini hedef almalıdır (Brosio, 1990: 75).
Yöneticinin sınıf denetimleri de sınıf sorunlarını tanıma ve çözmesine katkı getirir (Palaniuk, 1988: 79).
Öğrenciler okuldaki yaşanılan konusunda söz hakkına sahip olmalıdır.
Edilgen bir uyum yerine, okul yaşamıyla ilgili görevlerin sıra ile üstlenilmesi yeğlenmelidir. Yöneticiler, okul sorunlarının çözümünde, birey veya grup olarak öğrencilerden yararlanmalıdır. Bu tür projeler, yönetici veya öğretmenin yönetiminden çok desteği ile öğrencilerce yürütülmelidir (Wood, 1992: 118). Bu tür uygulamalar öğrencileri yaparak yaşayarak eğitir, yönetimin işini kolaylaştırır, kendi sorunlarına sahip çıkan bireylerin yetiştirilmesine yardımcı olur.
Okul yönetimi, demokrasinin esneklik boyutuna da yönelmelidir. Aynı okulda bile her sınıf farklıdır. Bir sınıf eğitsel amaçlara ulaştığında, onun, okulun genel politikalarının farklı boyutlarında etkinlikleri için izin verilmelidir. Okul içi ve dışı bu tür etkinlikler için okul yönetimi engel değil destek olmalı, düzeni sağlama uğruna öğrencileri eylemsizliğe mahkum etmemelidir (Pauly, 1991:158).
Okul bir toplum olmalı, öğrenciler ortak amaçlar için birlikte çalışma bilinci, deneyimi ile okuldan ayrılmalıdır. Okul, fiziksel özellikleri ve insan ilişkileri açılarından açık ve rahat olmalı, öğrenciler ders saatleri dışında okuldan yararlanabilmen, öğrenci için en çekici yer olmalıdır. Öğretmen ve öğrenciler okulda kişisel ilişkilerini geliştirecek yer ve zaman bulabilmeli, öğrencilere çocuk olarak değil, insan olarak da davranılacak ortamlar yaratılmalıdır (Wood, 1992: 118).
Okul, sınıf ikliminin önemli bir değişkenidir (Lee, 1993: 4187). Okul ortamına iyi uyarlanamamak, eğitimin önemini kavrayamamak, öğrenciyi okulu terketmeye kadar götürebilmektedir (Taylor, 1993: 4216).
Okul, sorunlu öğrenciler için farklı düzenlemeler yapabilmeli, tenefüslerde bu tür öğrencilerin diğerlerinin huzurunu bozması önlenmeli, gerektiğinde bunlar yakından gözetlenmelidir. Bu konuda velilerden de yararlanılabilir (Craig, 1989: 175, 177). Öğrencilerin ener-jilerini kullanacağı bireysel ve grupla etkinlikler, bu enerjinin istenme-yen davranışlara kaymasını da engelleyecek, okul ve sınıf yönetimini olumlu etkileyecektir.
Öğretmenler, okul değişkeninin önemli bir ögesidir, ideal bir okulda öğretmen, öğrenme çevresinin yöneticisidir. Yeni teknolojik araçlar, uzmanlar, aileler, öğretmenin öğrencilerle ilgilenmesine, okul boyutun-da görev üstlenmesine daha çok zaman bırakacaktır. Gelecekte öğrenme etkinlikleri sınıf dışına taşacak, okulda daha çok zaman geçiren, kendini işine adamış öğretmenlere daha çok gereksinim duyulacaktır (Cetron and Gayle, 1991: 152). Öğretmenler okulla ilgili eğitsel ögelerin hepsini bilmeli, bunlardan yararlanmaya, gerektiğinde amaçlar yönünde değiştirmeye çalışmalıdır.
Okul yönetimi bir sınıfı şubelere ayrılırken, velilerin okul gözlemine ve çocuklarının özelliklerine göre sınıf ve öğretmen yeğlemelerini (tercih) almalıdır. Bazı öğrenciler öğrenme için çalışmaya itilme gereksinimi duyarken, bazıları düzene sokulma gereksinimi gösterirler. Yapılanmış, düzenli bir eğitime gereksinim duyanlar olabileceği gibi, daha özgür, açık bir öğretime uygun öğrenciler de vardır, ikizlerin, yaramaz kardeşlerin farklı sınıflara konması gerekebilir. Güven ve kararlılık isteyen, örneğin anne babası ayn veya ölü olanların, aynı öğretmenin sınıfına izleyen yıllarda da konması gerekebilir. Başarısının düşmesi durumunda bazı öğrencilerin, yıl içinde, başka öğretmen ve arkadaşlarının yanına verilmesi düşünülebilir (Pauly, 1991: 182, 189).
Sınıf yönetiminin uygunluğu okul yönetiminin kalitesine bağlıdır. Çünkü, imkânların üretimi, dağıtımı, kullanımı, düzeni, okul yönetiminin kalitesine göre değişir, hu kalite oranında sınıf yönetimine yansır.

Sınıf Yönetiminde Etkililik

Sınıf yönetimi, Öğrencilerin etkili bir davranış örüntüsü kazanmaları yanında, davranışlannı anlama ve yönlendirme yollarını geliştirmelerine de yardıma olmalıdır (Jacobsen and others,  1985: 223). Her  davranışın  başkalan  üzerindeki  etkilerini kestirebilme, bunlan olumlulaştırabilme, insanların “bir topluluğun üyesi” olmaktan çıkıp “bir toplumun üyesi” olmaya yöneldiklerinin temel göstergesidir (Otta-way, 1966: 1-10).
Sınıf yönetimi kararlan, öğrencileri kontrolden çok, eğitimin kalite ve sürekliliğini sağlamaya yönelik olmalıdır (Brophy, 1988: 2). tyi bir sınıf  yönetimi,  iyi  bir  öğretime bağımlıdır. 8u anlamda sınıf yönetimi araç, kaliteli bir eğitim amaçtır.
Öğrenci  başarısının  değişkenlerinden  biri,  belki  başlıcası  sınıf yönetimidir.
Araştırmalar, öğrenci özelliklerindeki farklar  kadar,  sınıfın yapı  ve  yönetimindeki farkların  da  başarıyı  belirleyici  olduğunu  göstermiştir. Bir sınıfta başanlı olan öğretmen, benzer öğrencilerin bulunduğu başka bir sınıfta başarısız olmuştur (Pauly, 1991: 29, 31, 43).
Sınıf  yönetimi,  çok  yönlü  ve  uzun  çabalar  isteyen,  güç  bir  iştir, Hergün saatlerce kalabalık bir öğrenci grubuyla beraber olmak, yapılacak  her  davranışı ayrıntısıyla  planlamak,  gerçekleşmesini  sağlamak,  sınıftaki  her şeyden  her  an haberli  olmak  kolay  değildir.  Öğrenciler, uzun süre oturarak, derse  ilgilerini veremezler. Öğretmenin, erken-geç, kolay-güç öğrenen, normal-özürlü öğrencilerle ayrı ayrı ilgilenmesi de gerekir. Sınıfta çok yönlü ve karmaşık bir ilişkiler ağı vardır. Ne yazık ki bazı öğretmenler bunun farkına bile varamazlar. Sınıftaki herkesin özellikleri, diğerlerinin davranışını etkiler. Öğretmen ve öğrencinin davranışı, sınıfta,  herkesin inceleyebileceği şekilde  ortada  olduğundan,  insanların  duyarlığı,  alınganlığı artabilir.  Sınıfta  herkes,  ders  dönemi boyunca, herkesin açık denetimindedir (Jacobsen and others, 1985: 233; Pauly, 1991 37-40).
Öğrenciler gelişim evrelerine göre, sınıf  yönetimi uygulamaları da değişir,  ilk yıllarda çocuklar, sınıfta kural, işlem dizin ve adetlere daha çok gereksinim duyarlar.
Bir-iki  yıl  içinde  bunlar  öğrenilmiş  olabileceğinden, ağırlıktan azalır. Kural ve işlem dizinler, eğitim için araç  olarak  kullanılmalıdır. Daha üst sınıflarda gençlik çağı başlar, düzene uyum sorunları artar, öğrenciler, yetişkinlerin yetkesine kızmaya, tavır almaya  başlarlar. Özellikle bu çağda öğretmenlerin daha duyarlı davranması gerekir.
Emir yerine istek bildiren anlatımlara yönelme, öğrencinin alınganlığını, çekingenliğini hesaba katma, öğretmenin alacağı sesli-sessiz tepkileri farklılaştırır. Daha sonraki yıllarda gençlik çağının  aksilikleri geçer, ders konularına yönelim artar (Brophy, 1988: 6,7).
Sınıf ve öğrencilerin özellikleri değiştikçe, yönetsel uygulamalar da farklılaşmalıdır. Düşük yetenekli öğrencilerin çoğunlukta olduğu sınıflarda, daha çok zaman  gereksenir.  Kalabalık  sınıflar,  daha  çok  düzen  çalışması ister. Benzeşik sınıflar, daha az sorun yaratır (Brophy,  1988: 7). Sınıf yönetimi davranışlarının seçiminde bu özellikler dikkate alınmalıdır.
Sınıf yönetiminin  değişkenleri, öğrenci, öğretmen, ortam, okul ve eğitim yönetimi, çevre olarak sıralanabilir (Jacobsen and others, 1985: 234;  Wrag,  1985: 202;  Harris,  1991:  157).  Etkili  bir  sınıf  yönetiminin  dönümcül (kritik)  ögesi öğretmendir,  çünkü o diğer ögelerin bütünleştiricisi ve bir dereceye kadar da belirleyicisidir. Öğretmenin yeterlikleri artırılıp, bunların kullanımının temel değişkeni olan mesleğe karşı tutumu olumlulaştırılmadıkça, iyi bir sınıf yönetimi beklenemez.
Etkili bir sınıf yöneticisi olarak öğretmenin, sınıfı eğitim için hazırlaması, sınıf kural  ve  süreçlerini  belirleyip öğretmesi,  öğretimi  düzenleyip  sürdürmesi, öğrencilerin uygun davranmasını sağlaması beklenir (Harris, 1991: 158).
Eğitim ortamı, sınıfın fiziksel, davranışsal ve öğretim ortamlarının bileşimiyle oluşur. Amaçlara ulaşmaya en uygun fiziksel düzenlemeler, çok  yönlü  hazırlıklara dayalı etkili bir eğitim planı, bu planın uygulanışında gözlenmek istenen öğretmen ve öğrenci davranış örüntüleri, ortamın ögeleri olarak görülebilir.
Özellikleri, hazır oluşu, beklentileri,  davranışlarıyla öğrenci;  ortam ve olanak sağlayıcı, kolaylaştırıcı, destekleyici olarak okul yönetimi ve çevre, sınıf yönetimini bu alanlar açısından etkilerler. Etkili yönetilen sınıfta, öğrencilerin görevle ilgili olma düzeyi yüksek, bozucu davranışların  düzeyi  düşük,  öğretim  zamanının  amaçlar  yönünde kullanılış düzeyi yüksektir (Harris, 1991: 157).

Sınıf Yönetimi Modelleri

Sınıf yönetimi modelleri, tepkisel, önlemsel, gelişimsel ve bütünsel olarak gruplanabilir. Her modelin kullanımında, farklı yöntemler uygulanabilir. Örneğin, tepkisel modelin kullanımında, demokratikliğin veya öğrenci ağırlıklı olmanın seçenekleri, birer yöntem olarak uygulanabilir: Sınıfa kitap ve defter getirmeyen bir öğrenci davranışının değiştirilmesi amacı ile tepkisel modeli kullanırken, öğrenciyle görüşme, veliyle haberleşme, okul yönetiminden yararlanma, aileye dış destek sağlama, yerel yönetimlerden yararlanma, hukuk sistemini devreye alma yöntemlerinden birini veya birkaçını kullanabilir. Yöntem seçimi, amaçlara, olaya, tarafların özelliklerine göre değişir. Bu yöntemlerin kullanılış biçimleri farklı teknikler olarak görülür: Öğrenciyle görüşme yönteminde, doğrudan görüşme tekniği kullanılarak kitap ve defteri konu edilip soruna yaklaşılabileceği gibi, asıl konunun o olduğu farkettirilmeden, başka bir konu ile giriş yapılıp defter ve kitapla ilgili olanlar, sanki asıl konu o değilmiş gibi ele alınarak dolaylı görüşme tekniği kullanılır. İkinci teknik, duyarlığı yüksek, çekingen çocuklarda ve açıkça tartışılması rahatsızlık yaratabilecek konularla ilgili konuşmalarda daha uygundur.
Tepkisel model, istenmeyen bir düzenleniş sonucuna veya bir davranışa tepki olan sınıf yönetimi modelidir; amacı, istenmeyen durum veya davranışın değiştirilmesidir. Bu anlamıyla, sınıf yönetiminin klasik modeli olduğu söylenebilir, işleyişi, istenmeyen sonuç-tepki şeklindedir. Düzen sağlayıcı ödül-ceza türü etkinlikleri içerir. Etkinliklerin yönelimi, gruptan çok bireyedir. Bu. modele sık başvurmak zorunda kalan öğretmenin, sınıf yönetimi becerilerinin yüksek olmadığı, diğer üç modeli gereğince kullanmadığı söylenebilir. Modelin zayıf yönlerinden birisi de her tepkinin bir karşı tepki doğurur olmasıdır. Ama sınıfta istenmeyen bir davranış ve sonuç oluşmuşsa, bu modelin kullanılmasına da gereksinim duyulabilir.
Önlemsel model, planlama düşüncesine bağlı, geleceği kestirme, istenmeyen davranış ve sonucu, olmadan önleme yönelimlidir. Amacı, sınıf sorunlarının ortaya çıkmasına olanak vermeyici bir düzenleniş ve işleyiş oluşturarak, tepkisel modele gereksinimi azaltmaktır. Bu model sınıf etkinliklerini bir “kültürel sosyalleşme süreci” olarak ele alır, sınıfta, yanlış davranışa olanak vermeyen bir sosyal sistem oluşturmaya çalışır. Eğitim öncesi düzenlemeleri, istenen davranışın kolayca gösterilebileceği bir ortamı, istenmeyen davranıştan uzaklaştırıcı kuralları, plan ve programları, hazırlıkları içerir. Etkinlikler bireyden çok gruba yöneliktir (Jacobsen and others, 1985: 243; Harris, 1991:157).
Gelişimsel model, sınıf yönetiminde öğrencilerin, fiziksel, duygusal, deneyimsel gelişim düzeylerinin gerektirdiği uygulamaların gerçekleştirilmesini esas alır; bir ugulamaya geçilmeden önce, öğrencilerin ona bu açılardan hazırlanmasını öngörür.
Jacobsen (1985: 244) bu modeli dört basamaktan oluşturur.
Birinci basamak, onuncu yaşa kadar süren, nasıl öğrenci olunacağının öğrenildiği zamandır, öğretmene çok iş düşer,
İkinci basamak, on-oniki yaş arası dönemdir. Sınıf yönetimine verilen ağırlık azalır, öğrenciler olgunlaşma yolunda, sınıf düzenine uymaya, öğretmeni hoşnut ermeye isteklidir.
Üçüncü basamak, oniki-onbeş yaşlan arasıdır. Öğrenciler, zevk ve destek almak için birbirlerine bakarlar, yetke görüntüsü verirler. Öğretmeni sıkıntıya sokmayı seçebilir, bunun sonunda arkadaşlarının beğenisini de kazanabilirler. Sınıf yönetimi kurallarının nedenlerini ararlar.
Dördüncü basamak lise yıllandır. Öğrenciler, kim olduklarını, nasıl davranmaları gerektiğini anlamaya başlarlar, sosyalleşir, akıllanırlar, yönetim sorunları azalır. Çocukta ana baba ve yetişkinlerin etkisi, yirmi yaş dolaylarına kadar gittikçe azalır, sonra artar. Arkadaşlarının etkisi ise gittikçe artar. Bu iki etkinin kesiştiği oniki yaş dolayı, öğretmen ve ana baba için sıkıntı yıllandır (Brophy, 1988: 6, 7).
Sınıf yönetimi algılarını bütünleştiren bütünsel sınıf yönetimi modelinde önlemsel sınıf yönetimine öncelik verme, grubu olduğu kadar bireye de yönelme, istenen davranışa ulaşabilmek için istenmeyenin nedenlerini ortadan kaldırma vardır, istenen davranışın uygun ortamlarda gerçekleşeceği bilincine dayanarak ortam düzenlemeye, bütün önlemsel yönetim çabalarına karşın oluşabilecek istenmeyen davranışları düzeltmek amaayla tepkisel yönetim araçlarından yararlanmaya çalışılır. Bu etkinlikler sürecinde seçilecek davranış örgüleri, öğrencinin gelişim basamakları ile uyumlu olanlardan seçilir. Bu model için sınıf yönetiminin sistem modeli denebilir. Modelin çevre boyutunda; okul, aile, boş zaman etkinliklerinin yer aldığı arkadaş çevresi vardır.

Sıra Olmazsanız Ders Yapamam

Nöbetçi öğretmen;

– Zil çaldı çocuklar, içeri diye bağırarak öğrencileri sınıflarına almaya çalışıyor, ancak kimseye sözünü dinletemiyordu. Daha sonra önüne gelene hafif hafif vurarak sözünü dinletmek istedi, ancak sözünü dinletemedi. Birden, ?Ar?imet?in bulu?u? gibi bir ?ey akl?na gelmi? gibi hareketlendi. Hemen d?? kap?y? do?ru ko?tu, tam kap?y? kapayacakken ö?renciler merdivenlere do?ru ko?maya ba?lad?. Birkaç ö?rencinin merdivenlere dü?tü?ü görüldü. Bir kaç? da ö?retmenin kapad??? d?? kap?ya k?s?ld?.

Bir ö?renci ?kolum, vay kolum k?s?ld?!? diye ba??r?yordu. Bu s?rada nöbetçi ö?retmen yanl???n? anlay?p, okulun giri? kap?lar?n? arkas?na kadar açt?. Yere dü?en ö?rencileri kald?rmaya ko?tu. Bu defa;

– Acele etmeyin çocuklar, yava? girin diye ba??rmaya ba?lad?. Göz ucuyla da çevreyi kontrol ediyordu. Sivil k?yafetli ki?iyi pek dikkate almad?. Çünkü O?nun on dört y?ll?k ö?retmen, müfetti? ve de iyi bir gözlemci oldu?unu tahmin edemezdi. D??ardan gözlem yapmak çok ho?uma gitmi?ti. Okulun duvar?na oturdum. Bütün ö?renciler derse girmi?lerdi. On dakika sonra içeriden bir s?n?f birbirlerini kovalayarak gürültülü bir ?ekilde d??ar? ç?kt?. Ö?rencilerin, bir k?sm? e?ofmanl? bir k?sm?n?n ise okul önlü?ü vard?. Aradan be? dakika kadar bir zaman geçti, sallana sallana normal ceket-kravatl? bir ö?retmen ö?rencilerin arkas?ndan geldi. Ö?rencilerin bir k?sm? kendi kendine s?ra oluyor, bir k?sm? da rastgele sa?a sola ko?uyor, futbol topu ile oynuyordu.

Beden e?itimi ö?retmeni dersin ilk on be? dakikas?n? hiçbir ?ey yapmadan harcam??t?. Ö?rencilere ara s?ra ?öyle sesleniyordu.

-Çocuklar s?ra olmazsan?z bende ders yapmam.

Dersin bitimine 10-15 dakika kalm??t? ki ö?retmen çald??? düdükle zar zor s?ra yapt??? ö?rencileri yürütmeye ba?lad?. Böyle zaman geçmi?ti. Ders bitti, paydos dedi. Duvar?n üstünde kala kalm??t?m. Beden e?itimi ö?retmenine, evine gitti?i zaman acaba rahat bir ?ekilde uyuyabildi mi diye sormak için yar?n? bekledim.

Kaynak: Fikret Süren. Eğitim Yönetimi Dergisi Yıl:1, Sayı:2, Sayfa :281

İstenmeyen davranışlara karşı yaklaşımlar

İstenmeyen davranışlar, farklı özelliklerdeki öğrencilerce, farklı nedenlerle yapılabilir. Davranışlardaki bu görelik, onlara karşı eylemleri de çeşitlendirir. Bu eylem yaklaşımları üç grupta toplanabilir :23

Karışmacı olmayan yaklaşım
Davranışçı yaklaşım
Etkileşimci yaklaşım

1.Karışmacı Olmayan Yaklaşım

Sorun konusunda öğrenciyi bilgilendirerek , sorunu ona çözdüren yaklaşımdır. Öğrencinin iyi niyeti ve güvenilir olduğunu, kendini kontrol etmesi gerektiğini, uygun fırsat verildiğinde bunu yapabileceğini varsayar. Bu varsayımı, onun bu tür öğrenciler için kullanılabilir olduğunu gösterir. Öğretmen, öğrencinin davranışını değerlendirmez, yargılayıcı olmayan bir güven ortamı yaratır. Öğrenciye, sorunla uğraşma şansı ve özgürlüğü verilir. Öğretmen buyurucu değil, kolaylaştırıcıdır. Sorunu tanımlayamaya, sonuçlarını bulmaya, çözüme ulaşmaya yardım eder.

.2.Davranışçı Yaklaşım

Öğretmenin gerektiğinde güç kullanarak öğrenci davranışlarını şekillendirmesi yaklaşımıdır. Davranıştan çevre sorumludur. Kurallar ve uyup uymamanın sonuçları açıkça belirlenir, uygun davranışlar ödüllendirilir, uygun olmayan davranışlarda bazı yararlar kaldırılır veya ceza verilir, davranışın nedeni aranmaz.24

3.Etkileşimci Yaklaşım

Davranışçı ve yardım edici yaklaşımlar arasında yer alır. Öğretmen yetkeyi öğrenciyle bölüşür, öğrenciyi, sorunu çözmeye yeterli, ama uzman desteğine muhtaç sayar. Sınıf kuralları birlikte konur, soruna birlikte çözüm aranır. Öğrencinin kendini değerlendirmesi olarak adlandırılan, değişmesi istenen davranışın öğretmence anlatılıp gösterilmesi, öğrenci tarafından uygulanması yöntemi, bu yaklaşım içinde görülebilir.25

Gordon’un Çatışma Çözme Yöntemleri

Gordon, sınıftaki çatışmaların çözümünde üç temel yöntemin kullanılabileceğini savunmaktadır. Bu  yöntemler, kazan-kaybet , kaybet- kazan , kazan- kazan yöntemleridir.

1.Kazan-Kaybet Yöntemi

Bu yöntemde, öğretmen kazanır öğrenci  kaybeder. Çatışma sürecinde, öğrenci, öğretmenin sunduğu seçeneği kabul etmek zorundadır.

2.Kaybet – Kazan  Yöntemi

Çatışma yönetimi yöntemlerinden  kaybet-kazan yönteminde  öğrenci  kazanmakta, öğretmen kaybetmektedir.Üretilen çözüm öğrencinin çözümüdür. Öğretmen, öğrencinin savunduğu çözümü kabul eder.

3.Kazan-Kazan Yöntemi

Sınıftaki çatışmaların çözümünde kullanılabilecek en etkili çatışma yöntemi, kazan-kazan yöntemidir.Kazan- kazan yönteminde hem öğretmen hem de öğrenci kazanmaktadır. 26

Ceza

Ceza; öğretmenin, öğrencinin istenmeyen davranışına karşılık öğrenciyi hoşuna giden şeylerden alıkoyması ya da öğrencinin hoşuna gitmeyen işler yaptırılmasıdır. Örneğin, istenmeyen davranışta bulunan öğrenciyi teneffüse çıkarmama ya da ödevini yapmayan öğrenciye daha fazla ödev verilmesi hoşuna gitmeyen işlerdir. Kısacası, ceza alan öğrenci, bazı hakların, boş zamanından, sevdiği etkinliklerinden vazgeçmek ya da notunu kaybetmek durumundadır.

Kabul etsek de etmesek de, öğretmenlerin sınıf kontrolü ve yönetiminde ceza yöntemleri kullanmaları bir gerçektir. Öğretmenlerin kullandıkları cezalar farklılık göstermektedir. Öğretmenin öğrenciye dayak atması cezanın ötesinde bir durumdur.  Öğretmenin istenmeyen bir davranışı engellemek için  başka bir istenmeyen davranış kullanılması , yasal olmadığı gibi eğitim açısından doğru değildir. Çoğu öğretmenlerimiz görevlerine başladıklarında cezaya tümüyle karşı olmalarına rağmen sınıfta uyguladıklarını ifade etmektedirler.

Öğretmenler istenmeyen davranışı düzeltme ve değiştirmede ceza kullanmaktadırlar. Çünkü, diğer yöntemler etkisiz kalmakta ya da çok yavaş çalışmaktadır. Örneğin, sınıfta bir öğrencinin arkadaşlarına saygısız bir şekilde istenmeyen, sözler söylemesi, bağırıp çağırması ya da itip kalkması esnasında öğretmenin bu davranışı yok etmesi için uzun bir zamanı yoktur.Öğrenciyle anlaşmaya çalışmak, sorunu çözmek için bir zaman ve çaba gereklidir. Ancak, sınıfta bu davranış söndürülmelidir. Öğretmenin görevi, sınıftaki öğrencilerin tümünü istenmeyen davranıştan korumak ve kollamaktır. Çok çabuk sonuca ulaşmak için öğretmen ceza yöntemine başvurabilir.21

Tablo: Sınıfta Ceza Uygulanmasının Aşamalarına İlişkin Bir Örnek
ceza

1.Cezanın Etkileri

Çoğu zaman eğitimciler istenmeyen davranışların engellenmesinde ve istendik davranışların kazandırılması sürecinde cezanın etkisinin boyutunu tartışmaktadır. Kısa sürede cezanın etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, psikologlar ve eğitimciler cezanın uzun sürede istenmeyen sonuçları ve etkilerinin olabileceğine dikkat çekmektedirler. Bunlardan en önemlisi ceza bireyin yaşamında, ceza ile ilgisi olmayan istendik davranışların kazanılmasını engellemektedir. Örneğin, öğretmen tarafından azarlanan bir çocuk, okula karşı fobi geliştirebilir. Yaptığı resmin iyi olmadığından dolayı sınıf panosuna asılmaması sonucunda öğrenci resim yapmayı reddedebilir.

Cezanın ikinci bir etkisi ise model olma gücüdür. Öğretmen sınıfta önemli bir kişiliktir. Öğretmenin yaptığı bütün davranışlar sınıf tarafından dikkatlice izlenir ve benimsenir. Öğretmenin sınıfta bir öğrencisini ser bir şekilde cezalandırması diğer öğrenciler tarafından model kabul edilerek , iletişim ve etkileşimlerinde öğretmeninin gösterdiği davranış biçimi izlenebilir.
Örneğin,  anne ve babanın büyük çocuğu yüksek sesle azarlayıp eleştirmesi sonucunda, bu çocuk küçük kardeşlerine anne-babasından gördüğü davranışın aynısı gibi davranabilir.

Cezanın üçüncü etkisi ise bağışıklık kazanmasıdır. Cezanın tekrarı birey üzerinde düzeltici etkisini kaybedebilir. Diğer bir deyişle ceza ilk uygulandığında bireye verdiği rahatsızlığı daha sonraki denemelerde vermeyebilir.
Örneğin, hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde, hayvana verilen her şokta, verilen şoka karşı duygusal duyarlılığın azaldığı gözlemlenmiştir. Öğrencilerin istenmeyen davranışları yaptıklarında, aldıkları her cezanın  etkisinin bir öncekine göre azalması ve öğrencinin bunu bir ceza olarak algılamayıp, yaşamın bir parçası gibi görmesidir.22

2.Ceza vermede uyulması gereken ilkeler

Araştırmalarda ve öğretmenlerin uygulama deneyimlerinde eğitim sürecinde ceza yönteminin sınıfı kontrol etmeleri  ve yönetmede olumlu etkileri olduğu görülmektedir.  Ancak, eğitim sürecinde cezanın uygulanması sorunun çözümüne yardım ederken başka sorunlara da neden olmaktadır. O halde cezanın istenmeyen sonuçlar doğurmamamsı için öğretmen dikkatli olmak zorundadır. Cezanın uygulanmasında şu ilkeler dikkate alınmalıdır :

1.Cezaya olabildiğince az başvurmak.
2.Ceza nedenini açıklamak
3.Öğrenciye alternatifler sunarak öğrencinin pekiştireç kazanması sağlamak
4.Eğer olanaklıysa istenmeyen davranışı istendik davranış haline getirmek
5.Fiziksel cezayı kullanmaktan kaçınmak
6.Sinirli olunduğu zaman cezaya baş vurmamak
7.İstenmeyen davranışın bitimini beklemeden hemen başında cezalandırmak

İstenmeyen Davranışlara Karşı Önlemler

Tablo: İstenmeyen Davranışlar ve Olası Kaynaklarına İlişkin Örnekler
onlem

1.Göz Teması

Öğretmenin istenmeyen davranışı gösteren öğrenci ile göz teması sağlayarak öğrencinin yaptığı davranışın farkında olduğu ve bu davranışı onaylamadığını göstermesidir.    Göz teması sonucunda öğrencinin istenmeyen davranışı bırakması düşünülür. Bazı durumlarda, öğrencinin yaptığı istenmeyen davranışı engellemek için yalnızca göz teması kullanır. Ara sıra öğretmenlerimiz o anda müdahale etmeden dersin sonunu bekleyerek öğrenci ile dersin sonunda konuşmayı tercih etmektedirler. Bu durum sakıncalıdır. Çünkü diğer öğrenciler sorunun farkına vardıklarında istenmeyen sonuçlar ve yorumlar çıkarabilirler.

         2.Genel sözlü uyarı

Öğretmen istenmeyen davranışla karşılaştığında bu davranışı yapan öğrenciyle birebir iletişimden çok duruma genel müdahale edebilir.

         3.Soru Sorma

Öğretmen istenmeyen davranışı gösteren öğrenciye soru sorabilir. Bu sorular dersle ilgili olabileceği gibi o andaki öğrencinin sorunu ile de ilgili olabilir. Bir başka yöntem ise; öğretmen, öğrencinin yaptığı eylemle ilgili soru sorarak istenmeyen davranıştan sınıfı haberdar edebilir. Böylece öğrencinin yapmış olduğu davranışın yanlış olduğunu bütün sınıfın farkına varması sağlanarak tekrar edilmesi önlenmiş olur.10

         4.Uyarma

İstenmeyen davranışı yapan öğrenciyi, yaptığı davranışı durdurması için,öğretmenin öğrencinin ismini söyleyerek yaptığı davranışın kabul edilemez olduğunu ifade etmesidir. Bu doğrudan uyarıların amacı, öğrencinin yaptığı eylemlerden hemen vazgeçmesini sağlamaktır.

Öğrencileri sınıfta şöyle uyarabiliriz:
–İstenmeyen davranışı yapan öğrencinin uyarılması (  Cemal bu bir uyarı )
–İstendik davranışı açıkla ( Kuralımız, çalışmalar zamanında bitecek)
–İstenmeyen davranışın sonucunu açıkla( Teneffüste bitirmek zorundasın)
–Uyarıyı kısa tutunuz.
–Normal derse dönerek, istendik davranışta bulunan öğrencilere memnuniyetinizi belirtiniz.
–İstenmeyen davranışta bulunan öğrenci davranışını değiştirirse ona da memnuniyetinizi  belirtiniz.
–Birden fazla uyarı vermeyiniz. 11

         5.Doğru davranışı gösterme

Öğretmen sözlü uyarı yapmadan önce, istenmeyen davranışı yapan öğrencinin yanına yaklaşır ve öğrencinin derse dönmesini  sağlar.

         6.Umursamama

Ara sıra öğrenciler yalnızca öğretmenin dikkatini çekmek için istenmeyen davranışı gösterirler. Öğretmenlerin istenmeyen davranışı gösteren öğrencilerle ilgilenmemesi ve istendik davranışı gösterenlerle ilgilenmesi öğrencilerin istenmeyen davranışları bırakmasını sağlayabilir. Bu konuyu yaşanmış bir örnekle açıklayabiliriz:

Öğretmen sınıfındaki bazı öğrencilerin sürekli ayakta dolaştıklarını ve bu sorunu bir türlü çözemediğini anlatıyor. Öğretmenin değişik stratejiler denemesine karşın, bu öğrenciler istenmeyen davranışlardan vazgeçemiyorlar. Belli bir süre sonra, öğretmen stratejisini değiştirip ayakta dolaşan öğrencilerle hiçbir şekilde muhatap olmuyor. Öğretmenin kararlı tutumu sonunda, öğrenciler sınıfta gezme davranışından vazgeçiyorlar.

         7.Fiziksel Müdahale

Öğretmenin, istenmeyen davranışlarda bulunan öğrencinin bulunduğu yeri ve ortamı değiştirmesidir. Bazı öğretmenler, bu durumlarda öğrenciyi dışarıya çıkarmaktadırlar. Ancak öğrenciyi dışarı atmakla ödüllendirmiş olabiliriz.İlk ve orta öğretimde öğrencinin sınıftan dışarı çıkarılması yasaktır ve öğretmen bunu yaptığında idari soruşturmayla  karşı karşıya kalabilir.

         8.Sorunu anlamak

Davranışın tanınması, belirlenmesi, yorumlanması aşamalarını içerir.12 Tanıma ile, davranışın türü ve istenmezlik düzeyi belirlenir. Davranışın belirlenmesi, davranış, davrananlar ve ortam hakkında bilgi toplamayı gerektirir. Bu bilgiler çok kaynaklı ve gerçek olmalıdır. Davranışın yorumlanması, öğretmeni, onun olası nedenlerine götürebilir. Davranışı belirlerken elde edilen bilgilerin ilişkilerinin kurulması, sorun çözme yönteminin uygulanmasıyla, öğretmeni kestirimlere götürür. Öğrenci hakkında toplanan bilginin yönetici ve aileyle birlikte ele alınması, gerektiğinde öğrencinin de bu toplantıya katılması, yorumları gerçeğe yaklaştırabilir.13

Davranışın o öğrenci ve sınıfça yapılma sıklığı, ne kadar çok kişiyi rahatsız ettiği de belirlenmelidir. Yanlış davranıştan hemen önceki olayın bilinmesi, yanlıştan kaçınmayı, onu önlemeyi kolaylaştırır. İstenmeyen davranışı anlamak, öğrenci açıklamaması için baskı altında tutuluyorsa, güç olabilir. Bu durumda başka kanallar kullanılmalıdır.14

         9.Görmezden gelmek

Bazı sorunların görülmesinden ve onlarla uğraşılmasından daha iyidir. Öğretmen, hangi davranışın görmezden gelineceğini kestirmek için ip uçlarına bakmalıdır. Bozucu davranışlara yol açmayan, uğraşıldığında daha da sorun olacak davranışlar görmezden gelinebilir.

Öğretmenin görmezden gelişini öğrencinin fark edip etmemesi önemlidir. Öğrenci, davranışını öğretmenin fark ettiğini görür, öğretmen de görmezden gelirse, çocuk bunu onay ve ödül olarak algılayabilir, böyle durumlarda öğretmen, davranışı gördüğünü ve onaylamadığını bir göz, yüz, baş işaretiyle belirtmelidir.15

         10.Derste değişiklik yapmak

İstenmeyen davranış, derse ilginin azaldığını, koptuğunu gösterir. Ders öğrenci için ilginç olmaktan çıkmıştır, öğretmenin sınıfı ilginç bit yer yapması gerekir.16 Dersin düzeni, akış hızı ve yönetsel başarı ile ilgili kararsızlık ve gecikme, ders dışı davranışı artırmaktadır.17 Böyle durumlarda, ortam, araçlar, yöntem ve öğretmen davranışlarından birinde veya birkaçında değişiklik yapmak gerekir.

         11.Sorumluluk vermek

Yapacak bir işi olmadığını düşünmek veya işi ona ilginç gelmeyen öğrencinin istenmeyen davranışa yönelmesi doğaldır. Bu durumda ona bir iş vermek, işini ilginç olanla değiştirmek yararlı olur. Bunun için öğrenci iyi tanınmalıdır.

Özet çıkarma, rapor yazma, kayıt tutma, dersteki sunu sırasını yazıp sırası geleni duyurma, araç getirip götürme ve kullanma konularında yardım etme, karartma- aydınlatma görevi, kura çektirme gibi sınıf içinde yaptırılabilecek işler, sınıf dışında, eğitsel  kol etkinliklerinde daha geniş seçeneklerle, öğrencinin işe yöneltilerek istenmeyen davranışı değiştirmede kullanılabilir. 18

         12.Öğrenciyle konuşmak

Öğretmenle öğrenci arasında işaretler dışında, sorunu dolaylı yollarla çözme girişimleri istenen sonucu vermezse, veya sorunun önemli nedeniyle veremeyeceği baştan belli olursa, sorunu çözmeye çalışmak gerekir. Konuşma, ders içinde-dışında, kişiyle-grupla olabilir. Konu diğer öğrencilerin de bilgilenip davranışlarını değiştirmelerine yardım edecekse, kişisel olmadan, ders içinde konuşulur. Olay kişiselleştirilmeden, birey söz konusu edilmeden, yalnızca istenmeyen davranış ele alınmalı, yapılması-yapılmaması durumlarında nelerin nasıl değişebileceği açıklanıp örneklenerek, öğrencilerin mantığına seslenerek konuşulmalıdır.

Bireyin yaptığı istenmeyen davranışla ilgili konuşma sınıf içinde yapıldığında ders aksayacaksa, sınıf dışında konuşulmalıdır. Öğrenci için de uygun olacağı düşünülen bir zamanda, diğer öğrencilerin farkına varmamasına dikkat edilerek, öğrenci görüşmeye çağrılır. Bunun için okulun yönetici veya rehberlik odaları kullanılacağı gibi, diğer öğrenciler sınıftan çıkarken, konuşulmak istenen öğrencinin biraz beklemesi istenerek, sınıf da kullanılabilir. Öğretmen okul çıkışında öğrenciyle bir süre birlikte yürüyerek de konuşabilir.19

         13.Okul yönetimi ve Aile ile ilişki kurmak

Sınıf içinde sıkıntı yaratan durumlarla yalnız uğraşmak yerine, gerektiğinde okul yönetimi ve aile ile yardımlaşılmalıdır. Öğretmen zor durumda kaldığında, onların desteğine gereksinim duyduğunda, sorun okul veya aileden kaynakladığında veya çözüm onların katkısı gerektiğinde bu yolu kullanmalıdır.

Öğrencinin istenmeyen davranışlarının çoğunun nedeni ailede bulunabilir. Öğretmen-aile yardımlaşması, öğrencinin aile için de kötü davranışlarla karşılaşmasına neden olmamalıdır. Bunun için öğretmen aileyi tanımalıdır. Öğretmen, öğrencinin yanlış davranışlarının kaydını tutarak değişim ve gelişimini izlemeli gerektiğinde aile ve okulu bilgilendirmelidir.20

İstenmeyen Davranışların Önlenmesine Yönelik Yaklaşımlar

1. İnsancı yaklaşım:

Genel olarak bu yaklaşımın temelinde; insanın doğru yapacağına inanmak ve güvenmek vardır.6 Eğer insan yanlış yapıyorsa unu düzeltmek için,dış etkiden çok, o insanın iç dünyasındaki anlayış ve kavrayışı uyandırarak kendi kendine doğruya ulaşması sağlanmalıdır. Bu yaklaşıma göre; öğrencilerin sınıf ortamında istenmeyen davranışta bulunmaları durumunda, öğretmen şunları yapar;

–Öğrencileri dikkatli bir biçimde dinler.
–Öğrencilerle kendi duygu ve düşüncelerini paylaşır.
–Kesin bir ifade ile istenmeyen davranışlar hakkındaki düşüncelerini ortaya koyar.

Öğretmen günlük sınıf ortamının düzenlenmesinde, kendi rolü ve gücünü ortaya koyarak dikkatini istendik davranışlara yöneltir ve bunları güçlendirici pekiştireçler verir. Bu yaklaşım, öğretmenin sınıf düzenlemesi ve sınıf ortamındaki etkisini göz ardı etmez. Ancak, öğretmen öğrencilere her şeyden önce güven vererek onları potansiyel bir sorundan çok doğru yapmaya eğitimli iyi bir insan olarak görmelidir. Kısacası, öğretmen öğrencilerin duygusal gereksinimleri olan sevgiyi ve saygıyı sağlamalıdır.7

2.Pazarlık yaklaşımı:

Bu yaklaşımın temelini “Her şeyin bir bedeli vardır” anlayışı oluşturur. Öğrenci sınıfta istenmeyen bir davranışta bulunursa bunun sorumluluğunu almak ve sonucuna katlanmak zorundadır. Öğretmen istenmeyen davranışları değiştirmek ve düzeltmekle görevlidir.

Sınıfta istenmeyen davranışta bulunan öğrenciye, öğretmen “Ne yapıyorsun?”, “Bu konuda kural nedir?”, gibi sorularla müdahale etmek durumundadır. Bu sorular, kuralların yeniden hatırlatılmasını sağlayarak öğrenciyi istendik davranışlarda bulunmaya yöneltecektir.Hatta bazı durumlarda öğretmen olaya doğrudan müdahale ederek davranışı düzeltmelidir. Örneğin; “Konuşmayı bırak, dersi dinle! Arkadaşlarına böyle davranmakla okul kurallarına karşı gelmektesin! “gibi ifadeler doğrudan müdahalelerdendir.

Bu uyarıcıların amacı, öğrencilerin istenmeyen davranışların sonucunu kestiremediği ya da tam olarak algılayamadığı durumlarda öğretmen tarafından gösterilmesini sağlamaktır. Öğrencilerin sorumlu birer insan olması için, yetişkinlerin yardımına gereksinimi vardır. Bu durumda en etkili yöntem, öğrencinin istendik davranışları öğrenmesinde öğretmenden yardım almasıdır. Hatta, öğretmen öğrenciyle birlikte istenmeyen davranıştan öğrencinin nasıl uzaklaşacağını da planlayabilir.

Sınıfta istenmeyen davranışların engellenmesinde ve düzeltilmesinde en önemli adımlardan biri de, sınıfın tümü ile ya da gruplar halinde toplantılar yaparak, sorunu sınıfın katkısı ile çözmektir. Bu yaklaşımın içerisinde uygulanacak diğer bir yol ise, öğretmenin istenmeyen davranışlarda bulunan öğrenciye anında ve doğrudan müdahale edip ona ceza vermesidir. Öğretmenin sınıfta arkadaşlarıyla konuşan öğrenciyi yerinden kaldırıp, belli bir süre başka bir sıraya ya da tek başına oturtması bir cezadır.8

3.Davranışların Düzeltilmesi Yaklaşımı:

Davranışları düzeltme yaklaşımının temelinde davranışçı psikolojinin ilkelerinin, sınıfta istenmeyen davranışların değiştirilmesinde kullanılmasıdır. Bu yaklaşım, davranışların kontrol altına alınmasının doğuracağı olumsuz ya da olumlu sonuçların önemine dikkat çekmektedir. İstenmeyen davranışların oluşmasına göre farklı stratejiler kullanılmaktadır. Bunlar; sorun davranışı gözlemlemek, pekiştireç vermek, söndürmek, öğrencilerle anlaşmak, yaklaşık istendik davranışları kabul etmek ve derse dönmektir.

3.1.Sorun Davranışı Gözlemlemek

Bu strateji sayesinde öğretmen, sorun olarak gördüğü davranışı tam olarak ortaya koyar. Davranışçı psikolojinin ilkelerine göre, öğretmen gözlemini olabildiğince istenmeyen davranışa yoğunlaştırarak gördüklerini sayısal olarak belirtmelidir. Örneğin, sınıfta arkadaşını rahatsız eden bir öğrenciyi gözlemleyen öğretmen, bu öğrencinin arkadaşlarını fiziksel olarak itmesi, onlara çarpması, vurması ya da sözlü sataşması durumunda, bunları günde ya da ders saatinde kaç kez yaptığını tam olarak belirtmelidir.

Öğretmenin elinde böyle kesin deliller olması, öğrencinin istenmeyen davranışını ortaya koymasında daha yansız davranmasını sağlayacaktır. Hatta bu bilgiler sayesinde öğretmen, öğrencinin istenmeyen davranışını değiştirmek amacını açık bir biçimde ortaya koyar.
3.2.Pekiştireç vermek

Genel olarak öğretmenin, öğrencilerin sınıfta istenen davranışı yaptığında göstermiş olduğu olumlu tepkiye pekiştireç denilmektedir. Pekiştireç ortama ve duruma göre oldukça farklılık göstermektedir. Bazı durumlarda öğretmenin yalnızca gülümsemesi, başını sallayarak onaylaması ya da sözlü olarak “Aferin, çok güzel” gibi ifadeler kullanması, iyi bir pekiştireç olarak görülebilir. Bazı durumlarda notla ya da kitap, kalem gibi somut şeylerle öğrencinin gösterdiği istendik davranışın kalıcılığı ve sürekliliği sağlanmış olur.

Öğrenciye pekiştireç doğrudan verileceği gibi dolaylı olarak da verilebilir. Diğer yandan, öğretme-öğrenme ortamında istenmedik davranışlar da olumsuz model olabilir. İstenmeyen davranışı yapan öğrenciyi öğretmen uyardığında , biraz sonra aynı istenmeyen davranışıdiğer öğrencilerinde yapmasına yol açabilir. Buna sosyal öğrenme kuramında “dalga etkisi” denmektedir.
Öğretmen, “Aferin Mustafa, ne güzel üçgenler çizmişsin. Hadi tahtaya da çiz de arkadaşların da görsün” diyebilir.
3.3.Söndürmek

İstenmeyen davranışı tümüyle ortadan kaldırmaya söndürme diyebiliriz. Burada öğretmenin istenmeyen davranışı yapan öğrenciye olumsuz pekiştireç vermesi söz konusudur. Olumsuz pekiştireçlerin verilmesinde hızlılık, çabukluk ve kararlılık önemlidir. Bu davranışı öğretmenin uygulamaya koyması oldukça zor görülebilir. Ancak, öğretmen zamanla deneyim kazanarak nasıl uygulayacağını öğrenir. İstenmeyen davranışın söndürülmesi sürecinde kesin sonuca ulaşmak için öğretmen ve diğer öğrenciler sabırlı ve hoşgörülü olmak zorundadır. Bazı durumlarda istenmeyen davranışın hoş görülmesi uygun olmayabilir. Bu durumda öğretmenin cezayı uygulamaya koyması gerekmektedir. Örneğin, sınıfta öğrenci öğretmenini dinlemiyor ve yapması gereken çalışmayı yapmıyor. Bu durumda, öğretmen hoşgörülü ve sabırla bu istenmeyen davranışı söndürmeye çalışır ya da öğrenciyi umursamamayı sürdürür.
3.4.Öğrencilerle Anlaşmak

Bu yaklaşımda hem öğretmenin istediği hem de öğrencilerin istediği yerine getirilmiş olur. Ancak, ilk önce öğretmenin istediği davranışı öğrenciler yerine getirmek zorundadır. Öğretmenin öğrencilerden istediği her özel davranış ya da çalışma için özel ödüllendirme yöntemini uygulamaya koymasıdır. Örneğin; “Eğer onbeş dakika sessiz olarak çalışmalarınızı bitirirseniz, geri kalan zamanda şarkı söyleyeceğiz.” ,”İlk beş soruyu doğru bir şekilde yapıp bitirdikten sonra ne isterseniz yapabilirsiniz.”.
Anlaşma öğrencilere sözlü ve yazılı bir biçimde duyurulabilir.
3.5.Yaklaşık İstendik Davranışları Kabul Etmek

Öğretmenin , öğrencilerden istediği davranış ya da performans ilk başta biraz ideallik ya da mükemmellik taşıyor olabilir. Bu durumlarda bunu uygulamak zordur. Öğretmenin amacı bir anda istendik davranışları en iyi bir şekilde kazandırmak olmamalıdır. Başka bir deyişle davranış değişikliği aşamalı olarak uygulanmalıdır. Örneğin, gürültü sorunu olan bir sınıfta çocukların yirmi dakika sessiz bir şekilde kitap okumasını uygulamak zor olabilir. O halde bunu beş ya da on dakikaya çekerek, zamanla yirmi dakikaya çıkarmalıdır. Bazı durumlarda istendik davranışı kazandırmak bir süreç işidir ve zaman alabilir.
3.6.Derse Dönmek
İstenmeyen davranışın sınıf ortamında ortaya çıkması ve sürmesi durumunda öğretmen “Evet gençler derse dönüyoruz” gibi uyarıda bulunduğunda öğrenciler istenmeyen davranıştan vazgeçebilirler. İstenmeyen davranışı gösteren öğrenci ya da öğrencileri umursamamak, sindirmek belki sorunu çözmemize yardım etmeyebilir. Böyle durumlarda öğretmenin kullanacağı yaklaşım olumsuz pekiştireçten çok, olumlu pekiştireç olabilir.9

İSTENMEYEN DAVRANIŞLAR

GİRİŞ

İstenmeyen davranış, sınıfa, derse, zamana ve duruma göre değişebilmektedir. O halde, herkesin üzerinde anlaştığı istenmeyen davranışları listelemek ve tanımlamak oldukça zordur. Ancak öğrencinin sınıf içindeki davranışlarını istenmeyen olarak adlandırmak için dört temel ölçütümüz vardır:

Bunlar;
–Davranışın,öğrencinin kendisinin ya da sınıftaki arkadaşlarının öğrenmesini etkilemesi,
–Davranışın,öğrencinin kendisinin ya da sınıftaki arkadaşlarının güvenliğini tehlikeyesokması
–Davranışın,okulun araç ve gereçlerine ya da arkadaşlarının eşyalarına zarar vermesi
–Ve davranışın, öğrencinin ve diğer arkadaşlarının sosyalleşmesini engellemesidir.

Genel olarak iyi bir yöneticinin sorunla karşılaşmadan önce önlemler alacağını söyleyebiliriz. Eğitim sisteminde, sınıfın yönetim ve düzenlenmesinde öğretmenler sorumludur. Sınıf yönetiminde öğretmen; olmadan, olabilecek sorunlara karşı hazırlıklı olmalı ya da soruna neden olabilecek durumları ortadan kaldırmalıdır.1

Sınıfta istenmeyen davranışlar başlıca şu nedenlerden dolayı oluşur:
–Sınıfın fiziksel düzenlenmesi
–Öğrencilere sorumluluk verme biçimi
–Öğretmenin sınıf yönetimi becerisi
–Öğrencilerin birbirleriyle ilişkisi
1.Sınıfın fiziksel düzenlemesi

Sınıfın fiziksel ortamı istenmeyen davranışların ortaya çıkmasına neden olur.2 Sınıftaki ısı ve ışık durumu öğrencilerin öğrenmelerinde etkili olmaktadır. Sınıfta kullanılan araç gereçlerin,kaynak kitapların ve araç-gereçlerin öğrenciler tarafından kullanılırken birbirilerini rahatsız etmeyecek şekilde düzenlenmesi sınıfta istenmeyen davranışların oluşmasına karşı bir önlemdir.
2.Öğrencilere sorumluluk verme biçimi

Sınıf içi kuralların oluşturulma sürecinde, öğretmenin öğrencilerle tartışması ve onların katılımıyla kurallar belirlemesi,öğrencilerin kuralları sahiplenerek uyma isteklerini artırır. Çünkü, öğrenciler sınıf içi disiplin kurallarında neleri yapacaklarını ya da yapmayacaklarını öğrenirken bunların gerekçelerini de kavramış olurlar. Böylece kurallara uymanın gerekliliğinin farkına vararak kuralların sosyal yaşam için vazgeçilmezliğini anlarlar. Diğer yandan, öğretmen öğrencilere sorumluluk vererek sınıfta olabilecek kargaşayı önlerken sınıfın düzeninin sağlanmasını kolaylaştırabilir. Öğrencilerin sorumluluk alanı her hafta değiştirilerek, bir tür yer değiştirme yolu ile bütün öğrencilerin aynı sorumluluğu alması da sağlanabilir. 3
3.Öğretmenin sınıf yönetimi becerisi

Öğretmenin sınıf yönetimiyle ilgili bilgi ve becerisi, sınıfta istenmeyen davranışların önlenmesi ile olumlu ilişkilidir. Öğretmenin sınıfa girmeden önce ve sınıftaki davranışlarıyla ilgili olarak üç önemli noktaya dikkat çekmektedir. Bunlar; öğretmenin hazırlığı, sınıfın her yerinde olma ve öğrencileri meşgul etmedir.4
3.1. Öğretmenin hazırlığı

Öğretmenin sınıfa girmeden önce derse iyi bir hazırlık yaparak sınıfta oluşabilecek istenmeyen davranışları engelleyebilir. Öğretmenin amaçlarını açık bir şekilde ortaya koyması ve sınıftaki zamanı nasıl kullanacağını bilmesi, kendisinin sınıf yönetimi becerisini yansıtmaktadır.
3.2. Sınıfın her yerinde olma

Öğretmenin sınıf yönetiminde başarılı olması için sınıftaki öğrenme etkinliklerinde öğrencilerin tümüne ulaşması ve onları gözlemlemesi gerekir. Kısacası, öğretmen her an sınıfın tümü ile birlikte olmalıdır. Öğretmenin öğrencilerin tümünün farkında olabilmesi, sınıfa girmeden önce iyi bir hazırlık yapması ile doğrudan ve olumlu bir ilişkiye sahiptir. Bir öğretmen birkaç dakika sonra ne yapacağı ile ilgili kuşkuları varken,aynı zamanda sınıfta oluşabilecek istenmeyen davranışların önlenmesi oldukça zordur.
3.3. Öğrencileri Meşgul etme

Öğretmenin sınıftaki farklı birey ve grupların hepsini dikkatli bir biçimde inceleyerek, öğrenme etkinliklerini hızlarına göre sürdürmesi, öğrencilerin meşgul olmalarını sağlayacaktır. Sınıfta bazı öğrenciler ya da gruplar etkinliklerini tamamlamalarına karşın, diğer öğrenciler ya da gruplar daha yeni başlamış olabilir. Bu durumda öğretmen etkinliklerini tamamlayan öğrenci ya da grubu yeni bir çalışmaya başlatmalıdır. Böyle yapınca, öğretmen hem öğrencilerin bireysel farklılıktan kaynaklanan öğrenme hızlarına göre öğrenmelerini dikkate almış hem de öğrencilerin sınıfta meşguliyetini sağlamış olur.
İstenmeyen davranışları önlemek ve öğrencilerin meşguliyetini sağlamak için şunlar yapılabilir:
–Etkinliklerde değişiklik yapılabilir. Öğrencilerin sıkıldığı zaman dikkatlerini çekecek başka etkinliklere yönelmesi sağlanabilir.
–Öğrencilere yardım edilebilir. Öğrencilerin grup ya da bireysel olarak yaptığı çalışmalar zor olabilir.
–Sınıf düzeni değiştirilebilir. Sınıfta öğrencilerin kullandıkları araç-gereçleri ya da öğrencilerim yerlerini değiştirilebilir.
–Öğrencileri rahatsız eden şeyler ortadan kaldırılabilir.
–Öğrencilerin dikkatleri dağıldığında belli bir süre hoşgörülü olunabilir.

4. Öğrencilerin birbirleriyle ilişkisi

Genel olarak öğretme-öğrenme ortamı, birlikte öğrenme, yarışmacı öğrenme ve bireysel öğrenme olmak üzere üç biçimde düzenlenmektedir.Öğrenciler birbirleriyle yardımlaşarak birlikte öğrenirler ya yarışmacı ya da bireysel olarak öğrenirler. Eğer öğretmen sınıftaki öğrenme-öğretme ortamını birlikte öğrenmeye göre düzenlediyse öğrenciler başarıya ortak, grup başarısı olarak algılayıp aynı zamanda arkadaş ilişkilerinde daha işbirlikçi olmaya çaba göstereceklerdir. Aynı zamanda kendilerinin başarabilecekleri hakkında olumlu bir düşünceye sahip olacaklardır. Öğrenciler başarılı olmayı öğrendiklerinde birbirleriyle ilişkilerinde olumlu ve istendik davranışı göstermeye daha istekli olacaklardır. 5

Pekiştirme

Öğrencilerden alınan dönütlerin düzeltilmesi, içeriğin  kazandırılmış olduğu güvencesinin  alınması,  kalıcı öğrenme sağlamaya  yetmez.Kalıcı öğrenmenin gerçekleşebilmesi için, pekiştirme gerekir.39 Yalnızca  anlamak yetmez, göstermek, yapmak, yardımla  yaptırmak,bağımsız yaptırmak, yapılanın alışkanlık haline gelmesini sağlamak gerekir.Yoksa ,öğrenilenler çabuk unutulur.

Öğrenilenlerin pekiştirilmesi, yinelenme sayısına, öğrencinin özelliklerine ve konunun karmaşıklığına bağlı olarak kalıcılık oluşturur.  Bunun  araçlarından  birisi  de ödevdir.  Ödevler,  sınıf  içinde  ve dışında  yaptırılabilir,  birey veya grup ödevleri  verilebilir. Amaçlara ve olanaklara göre, öğretmen bu seçeneklerden birini yeğler. Alt sınıflarda ödev için  işlem sıraları ve zaman planı yapılmalı, güç ve karmaşık ödevler yerine  parçalara bölünüp basitleştirilmiş  ödevler  verilmelidir. Her ödev, bir öğrenmenin,amaçlara  götürücü bir parçası olmalı, gereksiz bir zaman yitirici olarak algılanmamalıdır. Ödev, not olarak  da  değerlendirilirse,  güdüyü artırır.40