Kötü Bir Öğretmenin Özellikleri

• Genellikle öğrencileri korkutur ve sert bir yetişkin gibi davranır,
• Gerçek dışı amaçlar üzerine dayalı baskı ile stres oluşturur,
• Öğrencileri ve ailelerini olumsuz yönden ele alır,
• Ödülden çok cezaya önem verir, sükûnetten ziyade stresi benimser ve çok az gülümser,
• Her zaman cezalandıracak şeyler bulur ve bir olayda bunu yapılandırır,
• İstekleri dondurur, canlı ve meraklı öğrencileri tehdit olarak görür,
• Geniş kapsamlı müfredatı sevmez eğitimde temel becerileri dar şartlar içinde düşünür,
• Sonuçları standart görür ve kısıtlayıcı bir zaman cetveli geliştirerek her şeyde bunu hâkim kılar,
• Kendi tariflerini geliştirir,
• Değişikliklere şüphe ile yaklaşır,
• Pasif öğretimi tercih eder,

İyi Bir Öğretmenin Özellikleri

• Daima üzüntü ve gerginlikleri hisseder ve bu durumu en asgari düzeye indirger,
• Öğrencilerin ayrı ayrı bireyler olduklarını ve her birinin bireysel ilgiye ihtiyaçları olduğunu bilir ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlar,
• Çalışma hayatına ve görev anlayışına kuvvetle inanır fakat bunu menfi bir baskı ile yapmaz,
• Öğrenciler ve ailelerini olumlu bir şekilde yönlendirir ve ortak çalışma gereğini kabul eder,
• Sert davranmaktan kaçınır,
• Eleştirmekten ziyade ödüllendirmeye önem verir,
• Öğrencilerin, isteklerini, yeteneklerini ve kişiliklerini bilir,
• Sonuçları, değişken ve ilginç olarak görür,
• Geniş kapsamlı müfredatı temel becerileri geliştirmek için en iyi yol olarak görür,
• Öğrenim deneyimleri için merak ve yaratıcılığı anahtar kavram olarak görür,
• İçerik ve öğrencilere uyum sağlamak için öğretim faaliyetlerini çeşitlendirir.

Edward Lee THORNDIKE (1874-1949)

Edward Lee THORNDIKE (1874-1949)

Thorndike’ın kuramı bağlaşımcı (connectionist) kuram olarak kabul edilmektedir. Çalışmalara hayvanlarda öğrenmeyi araştırmakla başlamış, daha sonra insanda öğrenme, sosyal psikoloji ve eğitim psikolojisi araştırmalarına yönelmiştir. Thorndike’ın öğrenme konusundaki yaptığı çalışmalar ile Pavlov’un klasik koşullanma konusundaki yapmış olduğu çalışmalar ile yaklaşık olarak aynı yıllara denk gelmektedir.

BAĞLAŞIMCILIK •Thorndike, öğrenmeyi bir problem çözme olayı olarak görmüş ve problem durumunda yapılan çeşitli deneme- yanılma davranışlarından birinin çözüm olduğunu saptamıştır. •Deneme-yanılma sonunda karşılaşılan problemin öğrenilmesinde “Araçlı Koşullanma” adı verilmiştir.

Thorndike’ın ilgisi sadece uyarıcı koşullar ve davranış eğilimleri değil aynı zamanda uyarıcıyı ve tepkiyi birlikte tutan şeyin ne olduğunu açıklamaktadır. Thorndike uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığına inanmaktadır. Bağlaşım uyarıcı ve tepki arasında sinirsel bağın kurulmasına işaret etmektedir. BAĞLAŞIMCILIK

Thorndike öğrenme konusundaki çalışmalarında tavuk, kedi ve köpek gibi hayvanları kullanmış özellikle kedilerle çalışmıştır. BAĞLAŞIMCILIK

SEÇME VE BAĞLAMA Thorndike’ye göre öğrenmenin en temel formu deneme yanılma öğrenmesidir. Bunu daha sonra seçme ve bağlama yoluyla öğrenme olarak adlandırmıştır. Öğrenici olan organizma kafesten kaçma, bir yiyeceğe ulaşma, para kazanma gibi çeşitli amaçlara ulaşmak zorunda olduğu problemli bir durumla karşılaştırılır. Organizma amacına ulaşmak için pek çok davranış yapar. Ancak bunlardan bazıları amacına ulaşmasına yardım eder bazıları ise onu amacına götürmez. Haz ile sonuçlanan ve başarıya götürülen tepkiler kalıcı hale gelir.

SEÇME VE BAĞLAMA *Thorndike’ye göre hayvan ne kadar çok problem çözme durumu ile karşı karşıya getirilirse problem çözme süresi o denli kısalır. *İnsanların problem çözme davranışlarında da benzer bir mekanizma vardır. Zor bir matematik problemini çözmeye çalışan çocuk problemin çözümü için çeşitli yollar deneyecektir. Bu süreçte problemi çözmesini sağlamayan yollar elenecek sadece problemi çözmesini sağlayan yol öğrenilecektir. Bir sonraki benzer bir problemde çocuk ilk olarak daha önce kendisini çözüme götüren yolu deneyecektir.

KÜÇÜK ADIMLAR İLKESİ Thorndike problem çözme sürecinin organizmanın birbirini izleyen davranışları sonucunda ortaya çıktığını ve her adımda organizmanın çözüme biraz daha yaklaştığını ileri sürmektedir. Bu sebeple Thorndike, problem çözme süresini ardışık denemelerin sonucunda yavaş yavaş kısaldığından öğrenmenin birden bire iç-görüsel bir şekilde değil yavaş yavaş oluştuğuna karar vermiştir. Ona göre öğrenme büyük atlamalardan çok küçük sistemli adımlarla meydana gelir.

THORNDIKE’ IN ÖĞRENME KURAMININ TEMEL KANUNLARI

Thorndike öğrenmeyle ilgili uyarıcı-tepki bağının kuvvetlenmesi için üç temel kanun belirtmiştir. Bunlar; 1. Hazır-bulunuşluk 2. Tekrar 3. Etki kanunlarıdır.

HAZIR BULUNUŞLUK KANUNU • Bir kişi etkinlik göstermeye hazır ise etkinliği yapması da ona mutluluk verir. • Bir kişi etkinliği göstermeye hazır fakat etkinliği yapmasına izin verilmese bu durum bireyde kızgınlık yaratır. • Bir kişi etkinliği yapmaya hazır değil ve etkinliği yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar.

TEKRAR KANUNU • Uyarıcı ve tepki arasındaki bağ kullanıldıkça güçlenir. Tekrar yasasının bu bölümü kullanma yasası olarak adlandırılmaktadır. • Tekrar devam etmediğinde ya da sinirsel bağ kullanılmadığında uyarıcı durumlar ve tepkiler arasında bağlaşımlar zayıflar. Tekrar yasasının bu bölümüne de kullanılmama yasası adı verilir. Kısaca tekrar yasasına göre yaparak öğreniriz yapmayarak unuturuz

ETKİ KANUNU • Uyarıcıya karşı yapılan tepki haz verici bir durum yaratırsa uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücü artmaktadır. Ancak tepki tatmin edici bir sonuç yaratmazsa yani cezalandırılırsa bağın gücüne bir etkisi olmamaktadır. Bir başka deyişle pekiştirilen tepkinin gücü artmakta cezalandırılan tepkinin gücü ise azalmamaktadır. Bu yasa Skinner’in edimsel koşullanmanın da temelini oluşturmuştur.

Bağlaşımcılık Kuramının Eğitim Ortamlarında Kullanılması

Eğitim bilimsel bir nitelik taşımalıdır. Eğitim bilimsel bir nitelik taşıyabilmesi için ise çıktılarının nesnel olarak gözlenebilir, ölçülebilir özellikler olması gerekmektedir. • Hedef davranışları belirlerken öğrencinin özellikleri hazır bulunuşluk düzeyi dikkate alınmalıdır

Thorndike için güdülenme sadece öğrenciye haz verecek durumu belirleme açısından önemlidir. • Öğrencinin hedef davranışları kazanması için düzenlenecek öğretme- öğrenme ortamında seçilecek uyarıcıların dikkat çekici ve hedef davranışa yöneltici nitelikte olmasına özen göstermek gerekmektedir

Öğretme-öğrenme ortamının gerçek yaşamın bir temsilcisi olmasına özen gösterilmelidir. • Öğretme-öğrenme ortamında öğretmenin değil öğrencinin etkin olması gerekir

Bireyin davranışının ne kadar ısrarlı biçimde süreceği bireyin o davranışı göstermek için gereken güdülenmişlik düzeyine de bağlıdır. Bu nedenle öğretmenlerin öğrencilerine verdikleri ödevlerin çok karmaşık olmaması konusuna dikkat etmeleri gerekir. Aksi halde öğrenci çaresizlik geliştirebilir ve başarılı biçimde çözebileceği problemleri çözümsüzlük olarak görebilir

Etki Kanununun eğitimde, davranış biçimlendirme, çocuk yetiştirme vb. alanlarda çok önemli doğurguları vardır

ÖĞRENCİLERLE ETKİLEŞİM KURMA YOLLARI

Öğretmenin öğrencilerle olumlu ilişki kurabilmesi için öncelikle onlara sıcak ve arkadaşça yaklaşmalı, kendi ihtiyaç ve isteklerini açıkça söylemelidir. Bu yaklaşım öğrencinin öğretmene güven duymasını ve onunla sorunlarını paylaşmasını sağlar.

Öğrencilerle olumlu ilişkiler kurabilmek için onları çeşitli yönleriyle tanımak gerekmektedir. Sınıfta öğrencinin sadece derslerle ilgili tutum ve yetenekleri gözlenebilir.

➢ Öğretmen öğrencilerin düzenlediği ya da onların rol adlığı etkinliklere ilgi göstermeli onlara bu etkinliklerle ilgili olumlu iletiler vermelidir.

➢ Öğretmen, öğrencilerden gelecek bireysel görüşme isteklerini karşılamak için zaman ayırmalıdır.

➢ Öğretmen, öğrencilerinin iyi ve kötü günlerini bilmeli ve bu gibi durumlarda ona özel davranmalıdır.

OLUMSUZ DAVRANIŞ GÖSTEREN ÖĞRENCİLERLE İLETİŞİM KURARKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Sınıfta rahatsız edici ve öğretimi engelleyici bir davranışta bulunan öğrenciyle iletişim kurarken aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi, olayın büyümemesine ve öğrencinin davranışını düzeltmesine önemli katkıda bulunur.

➢ Öğretmen, öğrenci ile gösterdiği olumsuz davranıştan hemen sonra iletişime girmelidir.

➢ Bazı öğretmenler sınıfta sorunlu davranışla karşılaştıkları zaman sorunu kendileri çözebilecekken, yönetime gitme, öğrencileri diğer öğretmenlere şikayet etme ya da veli toplantısında veliye şikayet etme yolları kullanmaktadır.

➢ Öğretmen öğrencinin davranışına ne kadar kızmış ya da sinirlenmiş olursa olsun, onunla nazik konuşmalıdır.

➢ Öğrenci ile iletişim kurarken sürekli göz teması kurulmaya çalışılmalıdır.

➢ Öğrenciyle konuşurken kişiliği ile ilgili iletiler gönderilmemeli, iletinin içeriği yapılan olumsuz davranış üzerine odaklaşılmalıdır.

➢ Öğrenciye neden konuşuyorsun? Olumsuz davranışıyla ilgili soru sormak yerine, düz cümleler kurmak daha etkilidir.

➢ Öğrenciyle konuşurken ben iletisi kullanmaya özen gösterilmelidir.

Alma (Dinleme) Becerisi

Öğretmenler genellikle öğrenci olumsuz bir davranışta bulunduğu zaman öğrenciyi dinlemek yerine, öğrenciyi yargılayıcı bir biçimde ileti gönderir. Oysa öğrencini yaptığı davranışın açık ya da gizli bir nedeni vardır.

Öğretmen öğrenci iletişiminde bir sorun olduğu zaman öğretmenin öğrencileri önce dinlemesi, öğrenciye dinlediğini gösteren kabul tepkileri göstermesi uygundur.

Dinleme becerileri etkili bir şekilde kullanıldığı zaman öğrencilerin kendilerini önemli, kabul edilmiş ve saygın hissetmelerine neden olur.

Dinleme becerisinin kullanılmasının temel amacı, öğrencilere kendi ihtiyaçlarını, isteklerini ve gerçek sorunlarını açıklamalarına yardımcı olmaktır.

Öğrencilerin kendi duygularını açığa çıkartmak ve kendi sorunlarını çözmelerine yardımcı olacak en etkili dinleme biçimi empatik ve yargısız dinlemedir.

Ben iletisi

Gordon a göre öğretmenin öğrencilerle iletişim kurarken çok konuşuyorsun, yine geç kaldın gibi karşıdaki kişiyi suçlayıcı bir ifade yerine konuşman beni rahatsız ediyor ya da sınıfa geç gelince motivasyonum bozuluyor gibi ben iletilerinin verilmesi sorunun çözümlenmesini kolaylaştırmaktadır.